"Gül Solmadan Öpücük Kurumadan"

Kitabın Adı: Gül Solmadan Öpücük Kurumadan
Yazarı: Mehmet Güler
Yayınevi: Özyürek Yayınevi
Resimleyen: Lebriz Rona
Türü: Roman
Yaş Grubu: 10+
Basım Yılı: 2008

Eleştiren: Filiz Tosyalı
GÜL SOLMADAN ÖPÜCÜK KURUMADAN
Bilgisayardan gelen bir gül ve öpücüğü anlatan kitapta Barış ile MSN de yazışan arkadaşı İdil’in romanı. Birbirini hiç görmeyen iki çocuğun sanal beraberliklerini yazar bir gül ve öpücükle anlam yüklüyor. Gül ve öpücük gerçek kadar mutluluk yaşatıyor.
Mehmet Güler’in güçlü kaleminden ortaya çıkan çağdaş çocuk eserinde toplumsallıktan bireyselliğe geçişi canlı bir şekilde yaşıyoruz. Dedim-dedilerden, duyar- duydulardan kurtulup, bireyselliğin ön plana geçtiği çağdaş topluma geçiş aşamasında biraz önde olunduğu kanıtlanıyor, ama ne yazık ki çok iyi anlatılan bu geçiş içinde erkek çocuk ve kız çocuk ayrımlarından yazar okuyucuyu kurtaramıyor.
O öpücük ekranın içinden çıkıp kendisinin yanağına yapışmıştı.”

Bu cümlede genç kızın öpücük veren değil, alan bir durumda gözler önüne serilmesi toplumda halen bazı şeylerin değişmediğinin göstergesi gibi algılanıp, yazar tarafından kadın geri bir kalıba itilmiş oluyor. Öpücüğün görülme korkusu adeta Anadolu erkeğinin kız çocuktan beklentisini vurguluyor.
Yazar Anadolu geleneklerinden ve doğu düşüncelerinden kendisini sıyıramıyarak okuyucunun da hoşuna gideceğini düşünerek öpücüğü erkekten alıp kızın yanağına konduruyor. Yine benzer bir özelliği gördüğünüz bir başka cümle, “Gerçek olsaydı görürlerdi” Hepimizin kim görürdü sorusuna vereceğimiz yanıt aşağı yukarı belliyken 21. yüzyıl gencinden de ayni yanıtı vermesi bekleniyor, zaten veriyor da.
Yazarın bu anlamda yaşattığı çelişki toplum içinde de yaşandığı için yazarın romanının gücünü ve sertliğini azaltmıyor, aksine anlatımı, zayıflıklardan kurtarıp romana güç katıyor. Romanı öğüt vermekten ve örnek almaktan uzaklaştırıp bir edebiyat yapıtına dönüştürüyor. Genelde Türk yazarının öğretmen kimliğinden kurtuluşunu görüp sevinç duyabiliriz.
Çocuk diliyle anlatan kitapta; “mademki her baktığında heyecan duyuyordu ... Öyleyse ne kalmıştı geriye” sözlerinde, bireyselliği coşkulu bir şekilde okuyuculara hissettiriyor. Çağımızın çocuklarına çok uyan bu düşünceyi yazarın yakalaması toplumsal değişime ayak basması olarak değerlendirilmeli.
Kitapta bilgisayar terimleri ve bilgisayar içindeki yaşamlar, okurların zevkle okuyacakları özellikleri taşıyor.
Abla Başak ile kardeşi İdil’in çekişmesine yine toplumun uzlaşamama özelliği yüklendi. Yaşanan çekişme bilgisayar başında dile getiriliyor. Çağın ilerlemesinde idealleri, istekleri bir bilgisayara sahip olmakta birleştiren maddesel hayalleri; çocuklarımıza öykünen iki karakterle, yazarın kaleminde mesajları veren ögeler olarak kullanılıyor. Birbirine güvenmeme toplumun genç kesimine de sıçramış, “Gene neler karıştırıyorsun” derken büyüğün küçüğe güvenmemisi yazar tarafından olağan bir gelişme olarak işleniyor. Bire bir ilişkiler başlamasına rağmen toplumsallıktan kurtulamadığımız için, karşılıklı güvensizliği iki kişinin ne yaptığını bilmek zorundaymış gibi davranan abla karakterinde birleştiren yazar; duygusal olan Türk çocuklarının görselliğe geçişini fotoğraflara verdikleri değerle değiştirmeye çalışıyor. Bu değerde çocuklarımızın da değişim çabasını bize hissettirebiliyor. Bunu iyi bir gelişme olarak algılayabiliriz.
Çocukların dünyasında, darılmalar- kırılmalar bir tuşa bağlı olabiliyor, insan ilişkilerinin arasına teknolojinin girdiğini görüyoruz; “ ne oldu Barış?” diye sordu, “Yüzün acıyla doldu birden. Bilgisayarda bir sorun mu var”” ......
.................................................
Karşı taraftan sinyal gelince sevindi.
Kitapta çocukların mekanik refleksle spor yaptığını şu cümlelerle yazar bize anlatmak istiyor. “Her çocuk gibi İdil de sayı yapmayı seviyordu.Potanın altına girip de yandan tahtaya vurdu mu daha iyi beceriyordu bu işi” Burada yazarın toplumu çok iyi gözlemlediğini görüp okuyucu kitaba dört elle sarılıyor ve okuma zevke dönüşüyor. Yazarın gücünün en fazla hissedildiği anlatım bu bölümde toplanıyor.
Para karşılığı eğitim veren kurslarda gözlemlenen, çocuğun yanında (gencin yanında) ailesine çocuğun özelliklerini söylemek, bizim toplumumuzu has bir özellik olarak algılanmalı.
Barışı tepeden tırnağa süzdükten sonra; (basketbol kaydındaki görevlinin cümlesi aileye gidiyor. Çocuk dinleyici) “Çocuğunuzun fiziği çok uygun” gururlanan bir aileyi görür gibi oluyoruz. Batı toplumlarında böyle bir övgü direk çocuğa yapılır. Çocuğa yazar kişilik yüklenmesini özellikle istemiyor ya da toplumdaki gördükleri bunu yaptırmıyor. . Bneim yorumuma göre, yazarın başka kitaplarımnı okumuş olmam nedeniyle; Yazar bunu yaparak toplumun dışına çıkmadan bir özelliği daha yansıtmayı başarıyor. Bireysellikten ve duygusallıktan, çocuğumuzun kişilik kazanması adına da olsa kurtulamadığımızı bize göstermeye çalışıyor. Türk edebiyatıyla yabancılara toplum bilgisi de ulaştıracak özelliklere sahip bir metin çıkışı metni güçlendiriyor.
Dil kirlenmesine değinmesi bu yaş çocuğuna çok anlamlı öğretiler sunuyor. Çoğu çocuğun umursamaz tavrı Barış’ta toplanarak geliyor.
“Yanlış hastalıklı bir dil....”
“.....sen de ayni Türkçe öğretmenim gibi konuşuyorsun....”
Metnin gerisinde çocuğun öğretmenine güvenmemesi söz konusu.
“.....dilimizi kirletmeye hakkın olmadığını düşünüyorum.......”
“.....Ne biçim şey bu baba, çamaşır mı kirlensin....”
Derken okuldaki bazı bilgilerin çocukları hiç etkilemediği gözler önüne seriliyor. Öğretmenin anlattıklarının hiç çocuk tarafından değerlendirilmemesi, tamamen kendi düşüncesiyle yorumlamış olması düşündürücü.
Kitap Barış’ın gördüğü rüya ile devam ediyor. Pek çok yazarın kullandığı bu yöntem Mehmet Güler’in usta anlatımı ve başarılı kurgusu yanında önemsiz kalıyor, kitap da etkisiz bir bölüm oluşturuyor. Eğlence amacıyla konulduğunu düşündürmekten öte giden bir özellik taşımıyor.
Kitap güçlü bir anlatımla sona eriyor.
Okuyucuya mesaj; çocuk yazınının usta yazarlarından Mehmet Güler’in özenle hazırladığı kitabı çocukların ellerinden bırakamayacğı kadar akıcı bir kurgu ve kolay anlaşılır bir dille devam ediyor. Okuyucusu kitabı elinden bıraksa da etkisinden uzun süre kurtulamayacak diye düşünüyorum. Kalemine sağlık demek en güzeli.