"ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK"


1_ Kitabın ismi: Çizgili Pijamalı Çocuk
2_Yazarı: John Boyne
3_ Çeviren: Tayfun TORİNER, Tulin TORİNER
4_Yayınevi: TUDEM Yayınları
5_Türü: Roman
6_ilk Basım yılı: İzmir, 2007


Eleştiren: Nevzat Süer Sezgin (08.06.2007)
Bazı kitaplar vardır,daha elinize alır almaz duruşuyla size seslenmeye başlar.Kitabın adı,boyutu, kapak düzeni, varsa arka kapak yazısı ‘şu kitabı hemen okusam’ dedirtir.
Tudem yayınlarından yeni çıkan John Boyne imzalı‘Çizgili pijamalı çocuk’ adıyla, ilk anda bende , aylardır televizyon dizisi Avrupa Yakası’yla gündeme gelen ve hemen halkımız arasında makbul bir yer bulup moda yaratan Gaffur’un çizgili pijamasını çağrıştırdı.Ama kitabın kapağındaki uçuk mavi ve gri çizgiler, adının yazılışındaki hafif çizgili görünüm ve sadelikle ,arka kapak yazısı içime büyük bir merak ve adlandıramadığım bir hüznü oturtuverdi..
Kitabı bitirdiğimde kahramanımız Bruno’nun deyimiyle ‘gözlerim faltaşı gibi açılmış, ağzım O şeklini almıştı.’.1971 doğumlu ismini bu kitapla duyduğum İrlanda’lı yazar John Boyne’e ve Tudem yayınlarına minnet duygusu içindeydim.Çünkü uzunca bir süredir böylesi bir yalınlıkla, böylesi bir anlatımla ve böylesi bir gerçeklikle yazılmış savaş karşıtı bir yapıt okumamıştım.Tıpkı ‘Anne Frank’ın hatıra defteri’ ve ‘Küçük Prens’ gibi bir eserdi okuyup bitirdiğim kitap.
‘Çizgili Pijamalı Çocuk’ hepimizin romanlardan, filmlerden, tarih kitaplarından tanıdığımız ,yüreğimizin ve beynimizin utanç hanesinde yer alan Auschwitz Toplama kampında geçiyor.Kahramanlarımız Bruno ve Shumel dünyanın farklı ülkelerinde, ama aynı yıl,aynı gün doğmuşlar.İkisi de dokuz yaşındalar.İkisi de bütün yaşıtları gibi sevgi dolular, meraklılar,oyun oynamayı çok seviyorlar ve içinde büyümekte oldukları yetişkin dünyasını tanımaya,anlamlandırmaya , uyum sağlamaya çalışıyorlar.İkisi de onları birbirlerinden ayıran kilometrelerce uzunluktaki tel örgülere rağmen dost olmaya çabalıyorlar.
Bruno tel örgününün asker tarafındaki Alman kumandanın oğlu, Shumel ise tel örgünün diğer tarafındaki ,kumandanın deyimiyle ‘insan olmayan’ Yahudilerden birisinin oğlu.Bruno’nun tarafında gösterişli giysileriyle ,madalyalarıyla,silahlarıyla çeşitli rütbelerde askerler,güzel ve şık kadınlar,çiçekler, oyuncaklar, her çeşit yiyecek ve bol bol hizmetçi var.
Shumel’in tarafında ise hepsi gri çizgili pijama ve bir takke giyen, askerlerin buyruklarına itaat eden,kir pas içinde dolaşarak durmadan çalışan, anlamsız gözlerle hep yere bakan,bir lokma kuru ekmeğe muhtaç,birbirleriyle bile konuşamayan yüzlerce insan ve onlara emirler yağdıran, onları sık sık döven yaralayan silahlı askerler var.
Bruno ve Shumel ‘in gizli arkadaşlıkları güçlenirken, kendi yakın çevrelerindeki yetişkinlerden öğrendiklerine göre kişilikleri de oluşmakta..Onlar bu kampta bir yandan korkuyu,hayatta kalabilmek için yetişkinlerin buyruklarına itaat etmenin önemini, arkadaşın ve oyunun değerini, paylaşımın hazzını,öğrenirlerken; bir yandan da büyükleri taklit ederek iktidar kurmayı, kurulu iktidarlara boyun eğmeyi,yalan söylemeyi,insana en çok insandan zarar gelebileceğini öğreniyorlar.Süreç içinde İkisi de (nedenlerini anlayamasalar da) yetişkinlerin paranın ve silahın gücüne çok değer verdiklerini,gücün karşısında çaresiz olabileceklerini,kendilerini bir takım simgelerle anlatarak gruplara ayrıldıklarını ve kendi gruplarından olmayanları sevmediklerini,bütün yaşlıların aynı düşünmediğini fark ediyorlar.Kendilerini şaşkın ,çaresiz ve yalnız hissederek birbirleriyle masum bir dayanışma içine giriyorlar.Sık sık çocukların da haklı olabileceğini hissetseler bile tel örgünün iki tarafında da dertlerini anlatamıyorlar ve büyüklerinin kararlarına uymak zorunda kalıyorlar.Çünkü sadece dokuz yaşındalar.
John Boyne eserinde çocuksu masumiyetin tertemiz güzelliğini, dünyayı keşfetme heyecanının ,tadını öyle güzel anlatıyor ki, yüreğime dolan acıya rağmen çoğu zaman kitabı gülümseyerek okuyorum.
Irk ayrımcılığının çocukların masum dünyalarını nasıl kirlettiğini,herkesin ‘hayat bilgisinin’ kendi hayatında yaşadıkları kadar olabileceğini,sevginin ,barışın ,paylaşımın ve dayanışmanın yerine faşist, ayrımcı ve savaşçı bir kültürün gelişmesinde çocukluk çağının önemini bir kez daha fark ediyorum..
Dokuz yaşından,doksan yaşına kadar herkesin hemen okumasını dilediğim kitap;hiç beklenmedik bir olayla ve ‘Elbette tüm bunlar çok uzun zaman önce oldu ve böyle bir şey bir daha asla olmaz.
Bu zamanda ve bu çağda tabi ki….’cümlesiyle bitiyor.
Yayınladıkları her çocuk kitabına yaş grubunu belirtmek de çok titiz olan Tudem Yayınevinin bu kitaba yaş sınırı koymamakla ne kadar isabetli davrandıklarını düşünerek onları bir kez daha kutluyorum.
Birkaç kez daha okuyacağımı hissettiğim ‘Çizgili Pijamalı Çocuk’u kitaplıktaki yerine koyduktan sonra, bu zamanda, bu çağdaki kentlerimizi saran toplama kamplarını, sokak çocuklarını, açlık sınırının altındaki ‘öteki’leri, çocuk ve gençlik modasındaki gerilla desenlerini, çocuk askerleri, terörü, Filistini, Irak’ı ve diğer savaşları kısacası o zamanı aratmayan yaşadığımız günleri yeniden düşünerek ,yeniden utanarak ve Bruno ile Shumel gibi bir türlü kabullenemeyerek okuluma çocuklarımın yanına , onların güzel masum gözlerine sığınmaya koşuyorum. Bu kitabın tüm yetişkinler tarafından okunmasını, yetişkinlerin savaş karşıtı seslerini daha da gürleştirmelerini,savaşları çıkaranlara duyurmalarını, çocuklarımıza model olmalarını dileyerek koşuyorum.Her şeyden daha çok sevdiğimiz çocuklarımız için ,bir gün dünyayı saracak barışın umuduyla…
Teşekkürler John Boyne…
Teşekkürler Tudem Yayınevi emekçileri.


Eleştiren: ASLI TOHUMCU

Yılın son ekinde, bu yıl tanıttığım çocuk ve gençlik kitaplarından gönlümün kaydıklarını sizlerle paylaşayım, bu kitapları sizlere hatırlatayım istedim. Bir yıl boyunca severek okuduğum kitapların hepsini buraya sığdırmam mümkün değil elbet. Yılın en dokunaklı kitabı herhalde Çizgili Pijamalı Çocuk'tu. Bu İkinci Dünya Savaşı öyküsü, tel örgülerin iki tarafındaki iki oğlan çocuğunun dostluğunu, çocukların ve çocukluğun her tür ideolojinin ve savaşın ötesinde olduğunu anlatıyordu. Sarsıcı finaliyle insanın aklından günlerce çıkmayan, çok yalın ve iyi yazılmış bu roman, gençler kadar yetişkinler tarafından da okunmayı bekliyor (Babam ve Oğlum filminde olduğu gibi, Çizgili Pijamalı Çocuk'u okuyup da ağlamayacak insan yavrusu var mıdır acaba!).