DÜŞLER BAHÇESİ

1_ Kitabın ismi: Düşler Bahçesi
2_Yazarı: Mehmet Güler
3_Yayınevi: Tudem Yayınları
4_ Resimleyen: İlham Enveroğlu
5_Türü: Öykü
6_Yaş grubu: 8+
7_Basım yılı: syf.70, 2008

ÇOCUKLAR, DÜŞLER BAHÇESİ'NDE OYNAYALIM MI?
Tanıtımı yapan: Mavisel Yener
Öykü, roman, deneme yazarı Mehmet Güler, bu kez Düşler Bahçesi adlı kitabıyla okuruna "merhaba" dedi. 1944 Sıvas doğumlu, eğitimci, yazar Güler, yirmi sekiz yıl Türkçe ve yazın dersleri öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olmuş. Yapıtlarından bazıları: Ak Badanalı Ev, Okul Bir Türküdür, İkizler, Keloğlan Keleşoğlan, İçim Dışım Gökkuşağı, En Güzel Gülücük Oyunu, Bir Eski Sevda, Üst Geçit, İstanbul Kanatlı Ben, Uçurtmam Bulutlardan Yüce, Ferhat Gibi, Adım Çocukların Olsun, Kese Kâğıdı Ustaları, Balonlar Gökyüzünün Olsun, Aşkı Çeyrek Geçe, Yedi Renkli Dünya Çocukları, Aydede'nin Öpücüğü, Öznesi Aşk, Satılık Uzay Mekiği, Arka Oda, Yelesi Rüzgâr, Yeşil Dinozorlar Derneği, Zamanın Elleri Var, Kargaya Şarkı, Yüreklerde Fay Hattı, En Güzel Gülücük Oyunu, Düşlerime Kuşlar Konuyor, Ayrılıktan Çok Aşktan Fazla. Bu yapıtların ortak yanı dil ve üslupta güzellikler yaratılmış olması. Mehmet Güler, yazınsal bir yapıtın malzemesinin dil olduğunu iyi bilen, dille hesaplaşan bir yazar. Düşler Bahçesi, Mehmet Güler'in ustalığını kanıtlayan, ince ince işlenmiş bir yapıt. Bahçedeki erik ağacı tam da çiçeğe, yaprağa duracakken kuzeyin acı poyrazı birden bastırır ve ağacı kavuruverir. Ağaç aldanmıştır; ilkyazda çiçeğe duramaz, herkes onun öldüğünü düşünür. Öldüğüne erik ağacı da inanır "Topraktan, köklerden gelen ince sızımı unutup ölü gözlerle baktım çevreme."Aynı bahçedeki dut ağacında yaşayan kuş ilkyazda kuruyan erik ağacını şarkılarıyla uyandırmak için çok uğraşır. Başarılı olamasa da umudunu asla yitirmez çünkü "şarkıları bitmemiş" tir henüz. Gelip gidip en neşeli şarkılarını söyler. Bu da yetmeyince tüm kuşlar toplanıp bir koro kurar ve umutla şarkılar mırıldanırlar ona.Çocuk, mevsimi ilkyazdan bile saymaz: "Dalına çıkarken dizlerimi kanatan, meyvesiyle dişlerimi kamaştıran o ağaç olmadığı için ilkyazdan saymıyorum bu mevsimi. Bu yıl ilkyaz erik ağacına uğramayacak herhalde. Ve benim dişlerimi kimse kamaştıramayacak." Çocuğun babası "bu ağaçtan artık hayır gelmez, ancak odun olur," diyerek dallarını keser. Ağacın kesilmedik yeri, tek gövdesidir. " 'Yapmayın, köklerim daha canlı! Belki yeşeririm!' diye feryat ettim. Yaprağı çiçeği olmayan ağaç demek ki dışarıya değil, kendi içine bağırırmış. Çığlığımı duyan olmadı. Bahçe sahibi gövdemi kesmedi. İnsan gibi sadece iki kol bıraktı. Yoksa kendine mi benzetmek istiyordu beni?" Çocuğun babası kuşları ve çocukları korkutsun diye ağacı korkuluk yapmaya kararlıdır. Korkuluğa eski giysiler giydirir, kocaman bir kafa yapar, eski bir şapka bulup geçirir kafaya. Boynuna yırtık bir atkı… Kaşı, gözü, ağzı, burnu olmayan bu korkuluğun yüzünü kim yapacaktır acaba? Korkunç bir korkuluk yüzü boyaması için babası çocuğu görevlendirir mi dersiniz? Çocuk nasıl bir yüz tasarlar? Peki korkuluğun onlara hazırladığı büyük sürpriz nedir? Bunların yanıtlarını kitabı okuyan kitapkurtları bulacak. Öykü, erik ağacı/korkuluk, kuş ve çocuğun ağzından anlatılan kısa bölümlerden oluşuyor. Bu da öyküye devingenlik getiriyor; kişileştirme yoluyla üçünün de ayrı ayrı iç dünyaları yansıtılıyor. Aslında kuş, çocuk ve erik ağacı, çevremizde yaşayan tanıdık "kişiler". Her biri farklı bir kişiliği simgeliyor. Yazar, ustalığını bir kez daha kanıtlıyor. Akıcı anlatım, olayların sürükleyiciliği, çocuk okura göre dil, kolay okunmasını sağlıyor. Bulunduğu ortamda var olmaya çalışan insanları, başkalarının yaşamlarını da güzelleştirmeye çalışanları bir arada anlatıyor. Sanki satırlarda şiir yüreği de atıyor gibi. Uzun cümleler çok az. Genelde kısa ve şiirsel cümleler yeğlenmiş. Bedrettin Aykın iki bin yılındaki bir yazısında Mehmet Güler için diyordu ki; "Öyküde ve romanda, dozunu kaçırmamak koşuluyla, şiirsel söylemden yararlanarak, şiirsel tatlar katabilir yazar öykü ya da romanına. Yaşar Kemal, Sait Faik, Mehmet Güler ve Osman Şahin bu eğilimin yazınımızda şu an anımsadığım örnekleri." Mehmet Güler, Düşler Bahçesi'nde de Bedrettin Aykın'ı haklı çıkarıyor ve dozu iyi ayarlanmış bir şiirsel anlatımla nakışlıyor öyküsünü.Doğa ile insan arasındaki tuhaf, hatta gizemli bağa dikkat çeken Düşler Bahçesi'nde karakter gelişimleri de çok başarılı. Karakterler ele alınarak okurun yaşama ve diğer canlılara dönük yeni bir bakış açısı edinmesi sağlanmış. "Bilirsiniz, biz serçeler, göçmen kuş değiliz. Sahi neden göçmen kuş değiliz, orasını anlamış değilim. Göçmen kuş olmak doğanın bir ödülü mü? Onları gizli gizli kıskanıyorum. Kim bilir, tüm gücümü, cesaretimi toplayarak belki bir gün takılırım onların arkasına. Doğamda olmadığı halde, bir göçmen kuş olup çıkarım. Ama üzerinde yaşadığım dut ağacını da özlerim."Azerbaycan doğumlu İlham Enveroğlu'nun çizgileri okurun ilgisini görsel sanatlara çekebilecek denli başarılı. Onun çizgileri ve kitabın tasarımı resim yapmanın çok derin bir geleneğin uzantısı olduğunu, dolu bir bellekten süzülen renkler anlamına da geleceğini düşündürdü bana. Çocuk kitabı resimlemenin bilgisunar ortamında bulunan resimlerle, kopyala/yapıştır yöntemiyle, sayfaları renklendirme olduğunu sananlara önerim, bu kitabı edinmeleri.Düşler Bahçesi, okurunun özdeşim kurabileceği kahramanları olan, dönüşüm ve değişim olgusunu başarıyla vurgulayan, estetik bir yapıt. Başka bir deyişle, yazar bu yapıtı ile çocuğun dünyasına girebilmeyi başarıyor. Öylesine akıcı, capcanlı, akılcı bir serüven ki bu, Düşler Bahçesi'nin geçmişten bu yana var olduğunu ve gelecekte de var olacağını düşünüp yakınınıza koyuveriyorsunuz kitabı. Her kim Düşler Bahçesi'nin sayfalarını çevirirse, hemen gölgelerin gücünden vazgeçip "Edebiyatın gücü adınaaa! Güç bende artııık!" diye haykıracak gökyüzüne…

0 yorum: