Aytül AKAL ve Mavisel YENER'in ŞİİR KİTAPLARI HAKKINDA

KİTAPLAR
Mavi Ay
, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004.
,
Kuş Uçtu Şiir Kaldı
, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004.

Şiirimi Kedi Kaptı,
Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2004.

Kar Sesi
,
Uçanbalık Yayıncılık, 1.B., İstanbul, 2004.

Denizin Büyüsü
, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B., İstanbul, 2005.

Ay Kaç Yaşında, Uçanbalık Yayıncılık, 1.B. İstanbul, 2006.

Eleştiren: Hasan ERKEK

CUMHURİYET KİTAP

ÇOCUKLARA ŞİİRDEN HAYAT SOFRASI KURMAK

Memet Fuat, İlhan Berk için, dokunduğu herşeyi şiire dönüştüren adam, demiş. Aynı şeyi çocuklar için yapan iki hanım var: Aytül Akal ve Mavisel Yener. Akal'a ve Yener'e iki kişi mi demeli bilmem. İlk tanıştıklarında ve ilk ortak kitaplarını çıkardıklarında belki denebilirdi. Ama artık değil. Yeni kitapları Ay Kaç Yaşında’da, şair kimlikleri tamamen içiçe geçmiş, eriyip katılaştıktan sonra bir tek kimliğe dönüşmüş sanki. Hangi şiirin kime ait olduğunu anlamak ya da şiirler arasında herhangi bir biçem farkı görmek olası değil. Portekizli şair Fernando Pessoa (okuyunuz: Düşsel ve Gerçek; çev: Cevat Çapan; Dünya Kitapları) kendinden dört ayrı şair yaratmış, herbiri için ayrı bir özgeçmiş ve ayrı bir şiir biçimi oluşturmuş. Bu hiç kolay değil ama iki farklı kişiden bir tek şair yaratmak da pek kolay olmasa gerek. Böyle bir aşamaya ulaşmak için yıllar, olaylar, yazılar katedilmiş, hüzünler aşılmış, paylaşımlar çoğaltılmış, zamanlar süzülmüş. Aytül Akal'la Mavisel Yener, iki ayrı bedene paylaştırılmış olan bir ruh haline gelmişler. Bundan da çocuklar için bir şair ruhu yaratmışlar. Oynasınlar, avunsunlar, büyüsünler diye ruhlarını şiire dönüştürüp çocukların ellerine tutuşturmuşlar. Yüzleri gülmüş çocukların. İki arkadaş yetinmemiş bunun da şiirini yazmışlar:

"Ne varsa koyduk ortaya / Üçer beşer paylaştık harfleri. / Yaylısı, kurmalısı, tekerleklisi, / Oyuncak yaptık tüm sözcükleri... // Renkleri seçtik aramızda / Maviyi o istdi; / Ona verdim gökyüzünü, denizi / Gözlerin en güzelini. // O güneşi verdi bana / Ağaçları, çiçekleri, / Gülümseyen Aydedeyi, / Çocukluğun en güzelini... // Görünmeyeni aldık, / Kestik, biçtik, boyadık, / Sözcüklerle sarıp bağladık, / Bir de kocaman fiyonk taktık, / Şiirli bir günde / Herkesin kapısına bıraktık! // Biz iki arkadaş / Ne yaramazlıklar yaptık!" (A.A.-M.Y.)

Hayatı araştırıp çocuklara şiir tadinda sunmak için önce yan yana koymuşlar yüreklerini, beyinlerini (Denizin Büyüsü, Kar Sesi, Mavi Ay, Kuş Uçtu Şiir Kaldı, Şiirimi Kedi Kaptı), sonra büsbütün birleştirmişler (Ay Kaç Yaşında). Hayatın anlamı katmanlansın, derinleşssin, şiirin tadı artsın ve okuyan çocukların gözleri ışısın diye özveriyle silmişler "ben"liklerini, "biz"leşen bir tek "ben"de birleşmişler. Bir kısmı bencillikleriyle nam salmış olan kaç edebiyatçı yapar bunu?.. Yapsa bile kaç tanesi böyle olumlu bir sonuca ulaşır. Çünkü vazgeçmek kadar, çaba harcamak, ontolojik bir bütünlük kurabilmek, birlikte bütünlüklü bir biçem yaratabilmek de kolay olmasa gerek. Şairlerden birinin uymayan parçaları uyumlu hale getirebilmek için yitirme korkusu duymadan düzeltmeye kalkışması, ötekine bunu incitmeden anlatabilmesi, ama ötekinin de incinmeden, kocunmadan bunu anlamasının yanı sıra, uyarılarıyla yanıt vermesi, her ikisinin de kıvamında (ki onun ne olduğunun bilinebilmek güçlü bir önseziye ve estetik beğeniye sahip olmak demektir), bir noktada durabilmeleri, o noktadan da güçlü ve etkili bir şiirin doğmuş olması ne mücizevi bir şeydir. Çocuklar için kurulan o şiire herşeyin feda edilmesi çabası bile övgüyle karşılanmaz mı? Hele şiir de güzel ve etkiliyse. O dayanışma ve kalemdaşlık da çok az yazar-şairin tattığı bir duygu olsa gerek.

"Resmin yarısını ben boyadım / Yarısını arkadaşım. / Şiirini yarısını ben yazdım / Yarısını arkadaşım. / Ödevin yarısını ben yaptım / Yarısını arkadaşım. // Öğretmenim 'aferin' dedi, arkadaşıma ve bana / Ayrı ayrı "pekiyi" verdi. " (A.A.)

Şiir ve çocuk hem birbirlerine çok yakın hem de çok uzak iki olgu. Çok yakın çünkü, çocuklar dil öğrenmeye başladıklarından itibaren seslerle tanışırlar, duydukları sesleri çıkarmaya, onların uyumundan, tat almaya başlarlar. Birbirlerine benzer sözcükleri zaman zaman karıştırmıkla birlikte benzeşen sözcükleri peşpeşe söylemekten haz duyarlar. Tekerlemelerden, ninnilerden hoşlanmaları biraz da bundandır. Şiire doğuştan eğilimlidirler ve bu eğilim doğduktan bir süre sonra önce ses düzeyinde sonra sözcük ve tümce, ardından da tümce öbekleri düzeyinde kendini gösterir. Kısacası, bir bakıma her çocuk şiire ilgi duymaya ve şiirsel algılamaya hazırdır. Mavisel Yener ve Aytul Akal, çocuklar için böyle bir şiiri kurmayı başarıyorlar. Çünkü dünyaya ve hayata onlar gibi bakmayı, onlar gibi algılamayı hiç unutmamışlar. Hatta kendi çocuklarından kalan yanlarını korumakla kalmamışlar, büyüdükçe başka çocukları gözlemleyerek çocuk yanlarını daha da büyütmüşler.

"Ağın bir ucunde ben / Bir ucunde dedem / Asılıyoruz sabırla. // Bir ışıltı ağın ortasında... / Bağırdım heyecanla: / 'Bak dede! / Dolunayı tutmuşuz bu gece.’ " (M.Y.)


Öte yandan, şiir bir soyutlamadır. Dünyayı hayatı soyutlayıp sonra onu somut olarak yeniden ifade etmektir bir bakıma (kimi şairler bu soyutlamayı yapmalarına rağmen onu yine soyut ve kavram düzeyinde ifade ettikleri için sahici ve etkili şiire ulaşamazlar. Şiirleri, şiirden çok kavramlar sözlüğüne benzer). Akal ve Yener, bunu da başarıyorlar şiirlerinde. Hayatı önce özümseyip sonra onu şiirin somut diliyle dile getiriyorlar. Soyut kavramlarla değil. "Gökyüzünün / bir yanı gülüyor, / bir yanı ağlıyor. / Hem güneş, / hem yağmur / penceremi öpüyor. / Belli ki doğa şaka yapıyor." (M.Y.)

Çocuk ve şiir konusunda, karşılaşılan önemli bir güçlük de, çocukların belli bir yaşa kadar (onbir yaş) soyutlama yapamamaları. Yani şairseniz, hedef kitleniz de çocuklarsa, işiniz dahada güçleşiyor. Şiir kadar, çocuk gelişimini, algılama ve bellek düzeylerini iyi bilmeniz, şiirinizin de bu gelişime, algılamaya denk düşmesi gerekiyor. Yener ve Akal bunu da başarıyorlar şiirleriyle. Birçok felsefi ve eğitimsel kavramı, durumu, bazı eğitimcilere özgü olan işaret parmaklarını sallamadan, kavramlardan medet ummadan, somut olarak ve kolayca dile getiriyorlar. Kimbilir o kolay söyleyişe ulaşmak için ne kadar çok çalışıyorlardır. Büyümek kavramı nasıl anlatılır acaba? "İmdat" şiiri bunun iyi bir yanıtı gibi: "Küçülüyor kazağım / Eldivenim, çorabım, / Küçülüyor çamaşırım, / Yeni alınan ayakkabım... / Küçüle küçüle yok olurlarsa bir gün, / Ben ne giyeceğim anne?" (A.A.)

Eski bir tartışmadır: Çocuk edebiyatına neler konu olmalı, neler olmamalı?… Çağdaş çocuk edebiyatında bu soru artık karşılığını yavaş yavaş buluyor sanırım. Aynı dünyayı onlarla paylaştığımıza göre, hayatımızdaki hemen hemen bütün sorunlardan onlar da etkilendiklerine göre, her şey, hatta ölüm bile onlara da anlatılabilir. Yeter ki onlara uygun anlatım dili bulanbilsin. Tıpkı "Aşkolsun Anneanne" şiirinde dile getirildiği gibi "Harfleri henüz okuyamadan / Aklımdaki şiirleri henüz yazamadan / Kaçıp gittin başka dünyalara... // Bilmem ki seni, / Benim kadar sevecek biri / Var mıdır orada? / Yoksa, / Onun için mi çağırdın / Dedemi yanına?" (A.A.)

Aytül Akal ve Mavisel Yener şiirinin bir özelliği de, çağdaş değerlerden yana kulaç atmasıdır. Çevre duyarlılığı yaratmaya (kitap isimleri bile başlı başına bu bakımdan önemli), bireyi önemsemeye, özgürlşmeye, barıştan yana tutum almaya davet ediyor çocukları ve ebevenyleri. "Annem uzun saçlarıma bayılır, / 'Böyle çok güzel, uzasın', der. / Babam kısa saçı sever. / Her aklına geldiğinde, / Saçımı kestirmemi ister. // Nedense ikisi de / Saçlarımın / Benim olduğunu / Akılarına getirmezler..." (A.A.)

Mavisel Yener-Aytül Akal şiirinin önemli bir başka özelliği de herşeyi doğrudan dile getirmeyişi, boşluklar barındırması, çağrışıma açık olmasıdır. Böylece, okurdan yana, daha demokratik bir özellik kazandığı gibi, çocuklara boşlukları hayal güçleriyle tamamlama olanağı da yaratığından onları daha etkin kılmaktadır. Böylece, çocukların hayal güçlerini daha çok harekete geçirmekte, hatta onu beslemekte ve zenginleştirmektedir. Genellikle tamamlanmış görüntü sunan televizyonun karşısında edebiyatın bu gücünü etkin kılarak çocuk okurların hayal kaynağını ve hayal gücünü beslemekte ve onlara daha çok tat vermektedir. Mavisel Yener'in "Deniz Kabuğundaki Ayışığı" adlı şiiri, iki şairin, çağrışım yaratan şiirlerinin çarpıcı bir örneğidir. "Ayışığını / kuma bırakıyorum, usulca. / Kanatlarını açmış, / Uçmaya hazır / gümüş bir kelebek gibi... / Öylece kırpıştırıyor ışığını. / Sonra gidip deniz kabuğuna konuyor. // Deniz kabuğunu elime alıyorum, usulca... / Denizi, rüzgârı anlatıyor, / kulağıma, / binlrce yıllık masalları fısıldıyor. // Ayışğı içine kaçtı diye / Ne de çok seviniyor..." (M.Y.)

Mavisel Yener ve Aytül Akal, kendi aralarında da, demokratik bir işbirliği yapmışlar. Şairce paylaşmışlar kitapların sayfalarını. Şiirleriyle, birlikte, doldurmuşlar altı kitabı. Birinin hakkı geçmemiş ötekine. Dayanışma içinde yapmışlar herşeyi. Ama korumuşlar da şairliğin onurunu. Biri ötekine baskın çıkmamış. Kuş Uçtu ŞiirKaldı’nın ön kapağında Aytül Akal'ın adı var, örnğin. Oradan başlarsanız sağdaki sayfalarda onun şiirlerini buluyorsunuz. Mavisel Yener'in o kitaptaki şiirlerini okumak için arka kapaktan başlamanız gerekiyor. "Şiirimi Kedi Kaptı"da ise ön kapak Mavisel Yener'le başlıyor. Bu kez sağda onun şiirlerini buluyorsunuz. Ayrıca, bu tür kitaplarında şiirlerini de “tektip”leştirmemişler. O konuda da birbirlerini özgür bırakmışlar. Ama Ay Kaç Yaşında’da gönüllü bir birliktelik kurmuşlar. Adeta iki şair bir kimlikte erimişler. Kitabın kapağında iki şair adı var ama kitabın içinde bir tek şair var.

Peki bu şiir kitaplarında hiç mi olumsuz yan yok? Olmaz olur mu? Hemen her yapıtta olduğu gibi onlar da var bazı eksiklikler, bazı olumsuzluklar. Zaman zaman tekrara düşüldüğü görülüyor örneğin. Şairlerin tutkuyla bağlı oldukları bazı sözcükler okuriçin fazla olabiliyor. Bazı konularda tekrara düşüldüğü görülüyor. Oysa en büyük sözlük olan hayatın zenginliğini unutmamalı şairler. Çocuklar için başka şiir alanları araştırıp bulabilmeli. Bazan şiirlerin ritmi tökezliyor. Türkülerden, ninnilerden ve büyük şiir geleneğimizden yeterince beslenmeyen bir şiir olduğunu hissediyorsunuz. Çocuklara yönelik büyük şiir geleneğimiz yok belki. Ama köklü ve güçlü bir şiir geleneğimiz var. Çocuk edebiyatının da edebiyat, çocuk şiirinin de şiir olduğu gerçeğinden hareketle, bu güçlü şiir geleneğine sırtını dayamış olan çocuk şiirinin, kuşkusuz daha güçlü, daha etkili ve daha kalıcı olacağı açıktır. Ama Aytül Akal ve Mavisel Yener'in şiir serüvenine bakıldığında, şiirlerinin büyük bir değişim-gelişim gösterdiği anlaşılıyor. Büyütmekte oldukları şiirin daha çocuksu bir bilgeliğe doğru gelişeceği yönünde önemli işaretler var. Özellikle Ay Kaç Yaşında’da, iki çocuk yüreği-iki kadın yüreğiyle çocuklara şiirden bir hayat sofrası kuruyorlar. "Mandalı koydum sepete / Şiirimi dizdim ipe. // En güzeli bu derken, / Aldı götürdü meltem. // Uçtu uçtu şiir uçtu / Gitti karşıki dağa kondu. // Sabah kent uyandığında / Şaşa kaldı dağa bakınca. // Şiirim aydınlatmış her yanı / Çiçek basmış kırları. // Mandalları çıkardım / Tüm şiirleri yele bıraktım..." (A.A.-M.Y.)

Kitapların bu güzellikte olmasında, şiirlerin bu tatda alımlanmasında ressam-çizer Mustafa Delioğlu'nun resimlerinin de büyük bir katkısı var. Delioğlu'nun her biri sergilenebilecek olan resimleri, alışılageldiği gibi kitaplarda fon olarak kalmıyor. Kitapların önemli birer tamamlayıcısı oluyor her resim. O resimler olmasa kitapların çok şey yitireceği kesin. Şiir yalnız bir teknik değil ama aynı zamanda bir nitelikse, Delioğlu da fırçasıyla şiir yapıyor. İki şairin yanına üçüncü bir şair olarak yerleşiveriyor kitaplara. Bu yerini de hakediyor doğrusu.Kitapların basım kalitesine de diyecek yok. Aytül Akal, Ayla Çınaroğlu ve Aysel Gürmen birlikte kurdukları Uçanbalık Yayınları’nda, çocuklar için, baskısı da kaliteli olan kitaplar basacaklarına yemin etmişler sanki. Amaçları gerçekleşsin diye hiçbir özveriden kaçınmamışlar. Bu da, çocuklara ve kendi mesleklerine olan saygının bir ifadesi olsa gerek. Kitapların kapak tasarımı, sayfa düzeni vb. de "sihirbazca" denecek türden. Bu kitapları okumak yalnız yararlı değil aynı zamanda eğlenceli de.

Ne diyelim, adı geçen yazarlar ve şairler, bu şiirlerden ve bu kitaplardan çocuklarımızı yoksun bırakmasınlar. Ömürlerine şiir ekilsin, çocuklar için şiir biçsinler kalemleriyle…


1 yorum:

''Şiirimi kedi kaptı'' kitabını inceliyorum şu aralar dersim gereği.. Oysa bu tarz bir kitabın varlığından bile haberdar değildim. 20 yaşındayım ve küçüken neden şiir kitabı okumadım diye düşnüyorum.. Eğer cocuklarınızın geleceği biraz olsun umurunuzda ise bu kitapları okutmalısınız.. (Tüm öğretmenler ve aileler.)